Dünyanın en çok istila edilmiş şehri İstanbul. Tarihte en çok adı değişen şehirlerden de biri üstelik. Herkes kendine göre bir isim vermiş boyun eğdirmeye çalışmış. Ama bu başına buyruk şehir hiç de öyle boyunduruk vurulmaya gelmemiş hep kendi bildiğini okumuş. Koca bir imparatorluk yıkılıyormuş yeni bir devlet kuruluyormuş; ne gam! İstanbul bildiğini okumaya devam etmiş neşesini korumuş. 1900'lerin başında birahanelerde başlayan saz âlemlerini savaşlar boyu sürdürmüş. Kadınlar sokağa mı çıkamazmış o yıllarda?
Geçiniz bir kalem efendim; kadınlar bu âlemlerin en aranan hanendeleriymiş.
Savaşlar bitip Cumhuriyet kurulunca durulmuş da sakinleşmiş mi? Daha da neler? Bahçelere taşmış neşesi vapur sefalarına uzanmış... Saz vapuru mu istersiniz caz vapuru mu? Dilediğinize binin uzanın müzikli Boğaz gecelerine? Olmadı operetler dans partileri revüler... Dans hocaları yeni icat danslar... Yerli yabancı binlerce sanatçı İstanbul için çalmış söylemiş oynamış. Tangoyla tutkularını dile getirmiş
Rock'n Roll ile sallanıp yuvarlanmış Sulukule'de Roman havalarıyla mest olmuş.
İstanbul Şarkıları adlı bu kitapta İstanbul gecesiyle gündüzüyle çalgısıyla çengisiyle müzikholleri bahçeleri barları pavyonlarıyla Türk müziğinden caza varana dek bin bir nameyle kulaklarınızda çınlayacak.