Türkistan ilk Çağlardan itibaren Uzak Doğu ile Batı uygarlıkları arasında bir köprüdür. Moğolistan'dan Urallara kadar uzanan uçsuz bucaksız bozkırlar çoğu zaman konargöçer boyların at koşturduğu cografya olarak araştırmalarda ön plana çıkarken bir coğrafyanın Doğu ile Batı arasındaki ilişkilerdeki rolü göz ardı edilmiştir. Oysaki Türkistan Çinden veya Akdeniz kıyılarından yola çıkan kervanların ya da Çin'den Hindistan'a gitmek isteyen Budist hacıların uğramadan yola devam edemeyeceği bir coğrafyadır. Türkistan'ı bir ağ gibi saran tarihi ticaret yolları sadece kervanların ticari ürünleri taşıdığı basit bir yol değildir. Bu yollar aynı zamanda kültürlerin ve dinlerin uzak coğrafyalara ulaşmasını sağlamıştır. Bu nedenle Çin İran Hint ve Roma gibi uygarlıklardan yola çıkan kervanlar ordular seyyahlar hacılar ya da elçilerin yolu bir şekilde Türkistan'a düşmüştür. Bu yolcularda bazıları görüp duyduklarını yazarak bize seyahatnameler bırakmışlardır. Bazılarının serüvenleri ise başkaları tarafından yazılan kitapların konusu olmuştur. Türkistan'a bir şekilde yolu düşen seyyahların eserleri temel alınarak hazırlanan bu kitap da başlangıçtan 20.yüzyıla kadar Türkistan'daki Türklerin bir başkası tarafından nasıl göründüğünü yansıtmayı amaçlamaktadır.