Orta Doğu'da hâkimiyet çabası içerisinde olan devletler bölgede yaşayan halklardan faydalanarak hedeflerine ulaşma yolunu seçmişlerdir. Bu noktada İngiltere'nin XX. yüzyıl başlarında Orta Doğu'da Arapları ve Kürtleri kendi menfaatleri için kullanması projenin sahipleri için bölgenin o tarihlerde hakimi Osmanlı Devleti'nin hakimiyetini kırması yönüyle de en optimum yol olarak görülmüştür.
İngiltere için Orta Doğu'nun bir sosyolojik gerçeği olan Kürtlere yönelik çalışmalarda birlikte yaşama ve ortak kültür olgusu ilk hedefe konulanlar arasında yer almaktadır. Farklı bir millet yaratarak Türk toplumsal birliğini parçalamak bu projelerin eski ve en uzun süreni olmuştur.
Bu amaçla bölgede faaliyet gösteren İngiliz istihbarat görevlileri için Kürt etnisitesi bölge üzerinde İngiliz politikalarının uygulanabilmesi için kullanılabilir bir araç olmuş ve bu amaçla sahada XX. yüzyılın başlarından itibaren görev yapan İngi-liz istihbaratçıları; psikolojik harekat faaliyetleri olarak tanımlayabileceğimiz çalışmaları bilgi toplama ve değerlendirme faaliyetlerinin hemen ardından yürütmüşlerdir. Bu anlamda İngiliz ajanları ağırlıklı olarak dilsel ve kültürel kimliklere yönelerek Kürtlerin ayrı bir millet olduğu ve tarihsel derinliğinin çok eski devirlere dayandığı iddiasını bölgedeki aşiret-lere yineleyerek onları ayrılıkçı düşünce temelinde kışkırtmışlardır.