Kahraman(!) ve hain(!). Her ikisi de önce kahraman sonra hain... Çerkes Ethem Yunan saflarına geçtiğinde yanındaydı. Yüz ellilikler listesinde altmışıncı sırada. İttihat ve Terakki'nin Teşkilat-ı Mahsusa'nın fedaisi. Gerçekle efsane arasındaki gölge. Uçan Şeyh Kuşların Şeyhi... Enver Paşa'nın en güvendiği insan. Birinci Paylaşım Savaşı'nın hazırlıklarının yapıldığı Balkan Savaşı sonrası Enver Bey iki rütbe birden terfi ettirilerek yarbaylıktan mirlivalığa yükseltildi. Otuz beş yaşındaydı. Apandisiti alınmış henüz nekahet dönemindeydi. Beşiktaş'taki evinde dinleniyordu. Kapı sabırsızlıkla vurulmuş içeriye çok sevdiği 'aşere-i mübeşşere'den saydığı iki arkadaşı girmişti; Kuşçubaşı Eşref ve Dr. Nazım. Arkadaşlarının geliş sebebi kendisine Harbiye Nazırlığı teklifi nedeniyleydi. Sessizce söylenilenleri dinlemiş bir şartla Nazırlığı kabul edebileceğini belirtmişti: "Bir tek şartla bu teklifinizi kabul edebilirim" demişti. "Ben Harbiye Nazırı olduktan sonra bu makamın benden beklediğini tereddüt etmeden yapabilmek isterim. Ne siz ne de diğer arkadaşlarım benden hiçbir istisnai muamele istemeyeceksiniz. Bunun için söz verin." Enver Bey de Kuşçubaşı Eşref de Dr. Nazım da sözlerinin arkasında durdular. Birinci Paylaşım Savaşı Paşalar Savaşı'dır. Osmanlı bir oldubittiyle kendini hazırlıksız ve donanımsız olduğu bir savaşın içinde buldu. Kuşçubaşı Eşref bu savaşın içindeydi. İngiliz altınları ve silahlarıyla donatılmış iki bin kişilik Hicaz Ordusu'na karşı koyan kırk kişiden biriydi. Birinci Paylaşım Savaşı'ndan Malta sürgünlüğüne uzanan serüvenini içeriyor "Çöl Fedaisi Kuşçubaşı Eşref".