Kür-Şad'ın narası yükseldi:
-"Hazırlanın yiğitlerim! Kanımızın son damlasına gücümüzün son zerresine kadar ölümüne vuruşacağız. Belki hepimiz burada can vereceğiz lakin öyle bir vuruşacağız ki Türk korkusu Türk'e düşman yürekleri sonsuza kadar esir alırken Türk'ün yiğitliği de dost yüreklere cesaret ve gurur ekecek. Yaptığımız yiğitlik dünya var oldukça dilden dile elden ele geçerek dünyanın her tarafına ulaşacak. Destanlarımız söylenecek. Adlarımız doğacak Bozkurt balalarına verilerek sonsuza dek yaşayacak. Biz burada uçmağa varacağız lakin mutlaka bizim arkamızdan gelen Bozkurt soylu bir yiğit "Kurt başlı sancağı" düştüğü yerden yeniden kaldırıp Türk'ü özgürlüğüne kavuşturacak. Uçmağa varsak da kalsak da utku bizimdir. Gök Tengri yardımcımız olsun."
Kür-Şad'ın çerileri öyle coşmuşlardı ki Kür-Şad'ın konuşması biter bitmez hep bir ağızdan haykırdılar:
-"Varlığımız sana Türk'ün özgürlüğüne feda olsun Başbuğ Kür-Şad!
Sözümüzden dönersek gök girsin kızıl çıksın."
Kür-Şad'ın narası Çin sarayını damla damla eritip Tanrı Dağlarını aştı. Yer yüzünün her zerresine ulaştı.
Kür-Şad ve çerileri kaybederek kazanmışlardı.
Türk esir edilememişti ilelebet de esir edilemeyecekti!