Bin yılların unutuşunda kuş uçmaz kervan geçmez zemherilerin kış masalları fısıldadığı bir dağ köyü... Ateşin başında o eski dillerin kadim söylencelerini anlatırdı masalcı kadınlar. Büyülenmiş gözlerinde karanlığı kovalayan alevlerin oynaştığı çocuklar masalların gerçek olmadığı için bu kadar güzel olduğunu bilmeyecek yaştaydılar.
Kadim kültürlerde benzer karşılıkları olan ve her bir dilde farklı isimlerle bilinen Elké ve onun bin yıllar süren intikamı o eski dağ köyünü ve ailenin peşini bırakmayarak nesilden
nesleyenilenecektir. Elké: Ateşle Mühürlenen'de; bin yılların yorgun bilgileri şifacılık cennetten kovulmuş melekler doğaüstü olaylar ve karşılaşmalar kuşaklar boyunca süren ailelerin serencamları Türk Kürt ve Ermeni halklarının iç içe geçmiş dil ve din farklarının da ayıramadığı ortak kültür ve tarihleridir anlatılan.
Yolların sürgünlerin yoksulluğun ayrılıkların ve ölümlerin araya girdiği bu ölümcül kovalamacaya Elké'nin binlerce yıl öncesinden hasımları da katılacaktır.
"...Ben ki kutlu ateşten ve ışıktan gelenim... Âdem'den öncesi ve sonrası yaratılanlar şahidim olsun... Tanrının lanetlediği bütün mahlûkata and olsun ki; senin ve senden sonrakilerin ocağı huzur bulmayacak toprağın bereket soyun rahat yüzü görmeyecek; dirlik düzen tatmayacak. ...İşte o zaman senin kıyametin başlayacak. Sen ve zürriyetin asla tanrı buyruğu ile ölmeyeceksiniz."
Bu anlatı; masalından kovulan kötücül bir varlığın hikâyesidir.