"Ben babamla Güzide'nin hikâyesini yazmak istiyorum ne biliyorsam ne öğrenebilirsem ne hissedersem yazmak istiyorum. Yazarsam hem onu hem Güzide'yi hem kendi hayatımı daha iyi anlayacağım. Ben yazarken onlar bana kendi hikâyelerini aşklarını hayal kırıklıklarını anlatacaklar. Ben de her şeyi anlayıp onların hikâyesinin uzantılarının benim hayatımı nasıl etkilediğini çözüp huzur bulacağım. Bir bakıma babamın karması benim karmam diye düşünüyorum."
Devamlı gördüğü bir rüya yazarı bir aile sırrına sürer. Bu sır 1941 yılında Harb Okulundan mezun olmuş babasıyla ilgilidir. Yazar tesadüfler sayesinde onunla bir generalin kızı Güzide arasında 1942 yılında Iğdır'da başlayan aşkı öğrenir. Roman cumhuriyetin ilk döneminin değerlerine o zamanki duyguların saflığına edebiyata ve romantizme her kesimden ailelerinin mütevazi ve kaliteli yaşamlarına subayların ve eşlerinin günlük hayatlarına idealist gençlerin mücadelelerine ayna tutuyor. Aynı zamanda dünyada İkinci Dünya Savaşı olurken Türkiye'de yaşanan savaş gerginliklerini de yansıtıyor. Büyük aile sırrı bugünkü Bodrum'da aydınlanıyor. Roman her yaşta okuyucuya elinden bırakmadan bitireceği sürükleyici bir okuma keyfi vadediyor.