"Allah'ın ilk yarattığı şey akıldır yani kalem." İbn Arabî
İnsan ağaç ve kitap. İnsan ağaç ilişkisinin sürekli olduğunu anlatmak için şöyle derler: Beşik de ağaçtan tabut da. Fakat biz şimdilik bu konuyla ilgilenmeyeceğiz. Kitap için Batı dillerinde kullanılan book/Buch kayın ağacı anlamına gelen boc'dan codex ise ağaç gövdesi manasına gelen caudex kelimesinden türetilmiştir. Kitap ise Arapça toplamak dikmek bağlamak inci tanelerini dizmek deri veya kumaş parçalarını birbirine eklemek yazmak gibi anlamlara kelen ketb köküne dayanmaktadır.
Okumak anlamak düşünmek yazmak insanoğlunun bu dünyada yaptığı en mühim işlerinden biridir. Okuduğu metinlerden farklı anlamlar çıkarmak ve bu anlamları desteklemek için "kırk dereden su getir (ebil)mek" kabiliyeti ise sert tartışmalarla birlikte bir açılım ve değişimi de beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla İnsanlık tarihinde görülen ekoller fırkalar mezhepler gruplar ideolojiler tarikatlar partiler... hep bu farklılıkların neticesidir. Değişik yorumlara hoşgörü ve müsamaha ile yaklaşmak fikirlerin daha da olgunlaşmasına kapı açarken kendi düşüncesinden başka doğru fikrin olmadığını savunan bağnazlık kitaplarla birlikte bazan yazarını da mahkûm etmiş hatta darağacına sürüklemiştir. Bunun için fikir düşünce hürriyeti ve sınırları insanoğlunun gündeminden hiç düşmeyen tartışma konulardan biri olmuştur.
Aşk ve mahabbetle bütün varını yoğunu ortaya koyarak kitap toplayıp insanlığa armağan edenler olduğu gibi hiddet ve şiddetle bu yadigârları yok edenler de ne yazık ki- hemcinslerimizdir. Bunun için Hulagu'nun veya Haçlıların devrine gitmeye gerek yoktur. Bu sefil tavrın asrımızdaki örneklerini görmek için Bosna'ya Irak'a Suriye'ye Yemen'e Afganistan'a bakmak yeterlidir. M. Ö. 47 yılında Sezar İskenderiye'yi 400. 000 kitaba sahip olan kütüphanesiyle birlikte tahrip ederken M. S. 1933 senesinde "Alman ruhunu aksettirmiyor" gerekçesiyle Berlin Opera meydanında onbinlerce kitap yakılmış ya-kılan kitapların "ateş"iyle dans edilmiştir.
Harun Reşid 794 tarihinde Bağdat'ta kağıt fabrikasını kurup Beytülhikme'nin yolunu açarken Bizans'a karşı kazandıkları zaferlerden sonra savaş tazminatı olarak Antikçağ filozoflarının henüz Arapça'ya çevrilmemiş kitaplarını isterken daha sonraki bazı yöneticiler büyük bir hınçla benzer zenginlikleri yok etmek için gayret göstermişlerdir.
XI. yüzyılda yağmalanan Kahire Dârulhikme kütüphanesinin kitaplarını bedeviler ciltlerinden ayırarak yakmış cildlerinden de ayakkabı yapmışlardı. Savaşlarda mabetlerle birlikte kütübhaneleri de yok eden zihniyet aslında kitabın değeri konusunda kitapla mabedin yakınlığı meselesinde -hüzünlü de olsa- bize bir fikir vermekte "şehit kanı ile âlimin mürekkebi"ni buluşturmaktadır!
İnsanı insan yapan "alet"lerden biri olan kitabın kaderi biraz da insana benzemektedir. Sakıncalı ve yasaklı hale gelebilmekte bir ülkeye girişi engellenebilmekte toprağa gömülmekte ateşe atılmakta denizde "boğulmak"tadır. XXI. yüzyılın başında dünya kültürünün merkezlerinden Bağdat'ta 2003 yılında yaşanan kitap katliamı hakkında bilgi almak isteyenler Venezuela'lı yazar Fernando Baez'in Kitap Kıyımının Evrensel Tarihi isimli eserine başvurmalıdır. (Bu kitap ve yazarının ABD'ye girişi yasaktır) ABD işgâlinde Basra Kütüphanesini korumak için çırpınan memur Ayla Muhammed Bakır kütüphanenin yandığını görünce felç olmuştu.
İnsanlık tarihi boyunca görülen bütün bu menfi tavırlara rağmen dünyanın değişik ülkelerinde onbinlerce kütübhanede milyonlarca kitap dostça konuşmaya ve başına gelen bu olumsuz olaylar hiç olmamış gibi insanlığa ışık tutmaya yol göstermeye devam etmektedir. Milyarlarca insan tıpkı beşiği ve tabutu gibi- aslı ağaç olan bu "eşya" ile dost olmakta hatta onunla ağlayıp onunla gülebilmektedir.
Bu arada dünyanın en zengin Kütüphanelerinden de bahsedelim. Geçen yüzyılda 500 kütüphanesi ve dört milyon beşyüz doksan sekiz bin kitapla Fransa bir numara idi. XIX. yüzyılda kurulan ABD Kongre Kütüphanesi 164 milyon eserle birinci olduğu söyleniyor. Ülkemizde özellikle İstanbul Ankara Konya ve Bursa'da bulunan yazma ve basma eserler sözkonusu uluslararası kültür zincirinin önemli halkalarını oluşturmaktadırlar. Fakat itiraf etmek gerekir ki bu konuda katetmemiz gereken çok "uzun ince bir yol" vardır. Moralinizi bozmamak için Millî Kütüphane'mizdeki kitap sayısını vermeyelim. Ama Külliye'deki gayreti de takip edelim ve destekleyelim.
"Bu kitabı kaleme almak nereden aklına geldi" sorusuna da cevap vermek gerekiyor. İş adamı İbrahim Güney bir gün elinde bir kitapla odama geldi. "Hediye hediye edilmez diye bir söz duymuştum ama bu kitabı size vermek istiyorum" dedi. Ben de "hediye reddedilmez kitap hediye etmeyi sevdiğim gibi almayı da severim" kaidesine uygun olarak kabul ettim. Feridun Andaç tarafından hazırlanan Varlık Yayınevi'nce basılan ciltli 376 sayfalık bir büyük kitap. 45 yazarın kalem kağıt ve kitapla olan ilişkilerini anlatan ve her yazarın kütüphanesinden/çalışma masasından bir fotoğrafı ihtiva eden 45. yılını idrak eden Adel kalemcilik şirketinin katkılarıyla basılan bir kitap: Kalem Kitabı. İşte buradan aklıma geldi. Kitap zihnimde oluşmaya başladı. Dereyi görmeden paçaları sıvadım ve adını koydum: Kalem Kitap Kütüphane. Konuyu İbrahim Bey'e açtım. "Firmamızın 25. yılı armağanı olarak destek veririz" dedi. Mesele bitti. Kalem Kitabı'nı Kalem Kitap ve Kütüphane toparlandıktan sonra okumaya başladım.
Kalem Kitabı'ndan bahseder de Necip Âsım'ın 1893'te yayınladığı Kitap'ından ismen de olsa bahsetmezsek ayıp olur. Dolayısıyla elinizdeki eser medeniyetimizin bu kalem-kitap-kütüphane macerasına bir not düşmek gözlerinizi harflerle burnunuzu kitap kokusuyla hâfızanızı öğrenip unuttuklarınızla buluşturmak için kaleme alınmıştır. Konu ile ilgili bazı yazılarım gözden geçirilerek ilk defa bu kitapta yer alan yeni yazıların ilavesiyle kırk bölümden oluşmuştur. Bazan kitap değil yazarı öne çıkarılmış bazen yazarı gerilere itilerek kitap tahlil edilmiştir. Bazan her ikisinin birlikte karşılaştığı cemâlî ve celâlî tecelliler birlikte seyredilmiştir. Yazarların kalem ve kitap dünyaları anlaşılmaya çalışılmıştır.
Mâcerâyı elemimdir reşehât-ı kalemim (M. A. Ersoy)
Yanarım ey kalem uğrunda ömür verdiğime (F. N. Çamlıbel)