Meriç Irmağı'nın öte yakası yani koca Rumeli elimizden nasıl çıkmıştı? Buradaki soydaş ve dindaşlarımızın âkıbeti ne olmuştu? Düşmanlarının bile takdirini kazanan Şükrü Paşa Edirne'yi nasıl müdafaa etmişti? Yeryüzünü bir cehenneme çeviren Birinci Dünya Savaşı'na nasıl atılmıştık?
Çanakkale'de bir destan yazan; Irak Filistin ve Hicaz cephelerinde çöl sıcakları açlık susuzluk ve her türlü mahrumiyet içinde mücadele eden; Sarıkamış'ın karlı dağlarında donarak şehit olan Mehmetçiklerimizin hikâyeleri...
Çöl Kaplanı namıyla meşhur Fahrettin Paşa'nın Medine'deki şanlı müdafaası... Asırlarca aynı gökkubbe altında beraberce yaşadığımız bazı halkların ihanetleri... Ve günbatımı: Mütâreke ve işgal.
Elbette o birkaç çadırdan cihangirâne bir devlet çıkaran ve asırlarca dünyayı titreten bir millet böyle bir zillete tahammül etmeyecek tarihinden aldığı azim ve inançla yepyeni bir mücadeleye başlayacaktır.
Bu kitap Osmanlı'nın son yıllarında yaşanan bu tarihî gerçeklerin bütün halinde anlatıldığı bir hikâyesidir. Bu hikâye Osmanlı'nın çözülüş ve dağılışının bir cihan devletinin yağmalanışının hikâyesidir.
Fakat elinizdeki kitap bir hikâye kitabı değildir. Monoton bir tarih kitabı da değildir. Her bir hükmü belge ve kaynaklara dayanan olayların tarihî roman üslûbunda anlatıldığı bir belgeselle karşı karşıyasınız.