Milletleri derinden etkileyen tarihî ve sosyal olayları anlatan çoğunlukla manzum şekilde olan edebî eserlere "destan" denir. Biz Türk milleti olarak "Destanı öksüz sükûtu derin" bir milletiz. Yunan mitolojisinin en ince ayrıntılarına kadar edebiyatımızda ve sanatımızda yer vermeyi "Batı'yı taklidi gıpta ile yerine getirirken Türk destanlarındaki yiğitlik sembolü Alplerin ışıktan yaratılmış iffet timsali kadınların insani karakter kazanmış atların efsunlu pusatların ağaç su ışık toprak dağ..." gibi tabiat varlıklarının Türk dünya görüşü ve esatirindeki fevkalade konumlarını hepsinden öte Türkçenin asil sadeliği içinde gizlenmiş heybetli güzelliğini ve gücünü ne kadar ihmal ediyoruz! "Uluğ Türkistan'dan Anadolu'ya Türk Destanları-1" adlı bu eser sanat ve edebiyatımızdaki bu sükûtu bozmamız gerektiğine dair yapılmış bir tahlil çalışmasıdır. Amacımız dünyanın her tarafına dağılmış ve birçokları unutulmaya yüz tutmuş Türk destanlarımızı öksüzlükten kurtarmak Türk insanına özümüzü yani destanlarımızı anlatmaktır.