Bir zaman makinesine binip "renk ışık ve sular kenti" İstanbul'a gidiyoruz. Leylakların hala yaşadığı İstanbul'a... Hanımeli kokularının evde yapılmış limonataların uzaklardan duyulan yoğurtçu çıngıraklarının kentine gidiyoruz. Köpükten ibaret kahveler içip tozlu parfüm şişelerini açıyoruz.
Yüksek tavanlı meyhanelerden heyecanlı sohbet sesleri duyuluyor bir yanda da eski radyolardan cızırtılı bir müzik yükseliyor. Yatılı okul kapısında vedalar yaşanıyor iskelelerde sevinçli karşılamalar... Sakin dünyanın sakin komşularını anıyoruz. Deniz manzarasına açılan yokuşlardan iniyoruz nefes nefese. Nice sanatçının geçtiği Küçük Sahne'de bir oyun seyrediyoruz mesela... Yazlık sinemada siyah beyaz bir filme kaptırıyoruz kendimizi. Mühürdar'dan Moda'dan Acıbadem'den geçiyoruz Aksaray'a Yedikule'ye varıyoruz. Cihangir'i Yeşilköy'ü Şişli'yi de unutmuyoruz tabii... Bir de... İlle de Boğaziçi...
Selim İleri Yıldızlar Altında İstanbul'da romanlarda filmlerde kalmış o kenti eski İstanbul'u günümüze getiriyor. Bizi de resimlerle fotoğraflarla renklenmiş bu büyülü yolculuğa davet ediyor.