Uzaktan gelen yatsı ezanı bitmeden namaza durdu. Belli ki acelesi vardı. Ağlamaktan gözlerinin şişeceği bir yerdi kendisini beklediği yer. Hıçkıra hıçkıra ağlayamayacaktı ama en azından serbestçe gözyaşlarını salıverecekti. Kimseye görünmeden karanlıkta dakikalarca ağlamak için hazırdı şimdi. Yastık sırılsıklam olsun yorgan gözyaşlarını silen mendil olsun. Derdine derman olma vakti ne zamandı? Yatağa damlayan her damla acılarını alıp götürsün. Ne fark eder acı aynı acıydı. Yine oğlu hastalık pençesinde kıvranacak acı çekecek. O kıvranırken herkes acıyı soluklayacak nefessiz kalacaktı. - Of anam of... Kanserden ölen yakın komşusu gibi demeyecekti. O son günlerinde son nefesini verirken "Allah'ım hastalığı verecek başka kimseyi bulamadın mı da bana verdin?" demeyecekti. Belki de bu imtihan dünyasında bu hastalık sayesinde sabretmenin mükâfatını alacaktı. Belki de daha ileriye giderek "Allah'ım oğlumun hastalığını bana ver. Oğlum daha küçük. Acılara dayanamaz ben dayanabilirim" diyecekti. İsyan yoktu mayasında isyan da etmeyecekti sitem de.