Vedat Türkali'nin Bir Gün Tek Başına romanını ilk kez okuduğum 70'li yılların ortalarında bu romanda beni etkileyen şeyin ne olduğunu çok iyi kavrayamasam da etkinin yazarın anlatım tekniğinden ve dille ilgili tutumundan kaynaklandığını hissediyordum. Aradan geçen neredeyse kırk yılın sonunda bu romanı yeniden okuduğumda o zaman hissettiğim şey his olmaktan çıkmış bilince dönüşmüştü. Artık şuna ikna olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim: Bir Gün Tek Başına romanında okuru etkileyen şey Vedat Türkali'nin anlatım tekniği ve üslubudur. Ancak bunu söylemek bilimsel bir çalışma için yetmez elbette; okuru da ikna etmek; ikna etmek içinse yazarın anlatım tekniğini ve üslubunu oluşturan unsurları bilimsel bir yöntemle ortaya koymak da gerekir.
Bir Gün Tek Başına romanının farklı bir anlatımının olduğu romanın yayımlandığı yıldan itibaren esasen birçok eleştirmen tarafından belirtilmiştir. Ancak roman çoğunlukla gerçekçilik açısından ele alınmış gerçekçiliğin farklı bir dille dile getirilişi üzerinde durulmuştur. Özel olarak yazarın anlatım tekniğine ve üslubuna ilişkin bir çalışma yapılmamıştır. İlk romandan sonra yıllar içinde yazarın yayımladığı diğer romanlarda da yazarın anlatım tekniği ve üslubu aynı yönde devam etmiş ancak bu romanlardaki anlatım tekniği ve üslubu üzerinde de durulmamıştır. Bu açıdan Vedat Türkali'nin romancılığını ele alırken onun anlatım tekniği üzerinde özellikle durmak elden geldiğince romanlarını nasıl bir teknikle ve üslupla yazdığını ortaya koymak önem arz edecektir.