" Karanlık zehirli nefesiyle tüm şehri yalayıp uyuşturmaya başlayana dek büroda kaldım. Şehrin ışıkları uzaktan göz kırpıyordu. Dolunayın cılız ışığı göğün kumaşına düşer düşmez kayboluyordu. İçinde olduğum binanın duvarları silindi etrafımdaki yepyeni ve pahalı tüm eşyalar hızla eskidi ve toz olup dağıldı. Ipıssız bir yolda gözleri delici bir ışığın kuvvetiyle kamaşmış zavallı bir hayvan gibi donup kalmıştım. Üstelik gözlerimi kamaştıran ışık da ani bir değişimle karşıma dikilen bilincimin ışığıydı. Bir an içimdeki aydınlığın şiddetinden korktum. Korktum çünkü bütün gölgeleri silen bu ışık etrafımda alışık olduğum her şeyi yakıp yok etti. Korktum çünkü beni varlığımdan soyundurup çırılçıplak ortada bırakan bir fark edişin kapısındaydım...