Kalabalık. Birbirine benzemeyen milyonlarca yüz öfke ve hayal kalabalığı. Yüzlerin değiştiği öfkelerin bilendiği hayallerin un ufak edildiği çürük dişlere benzeyen evlerin kalabalığı. Yüzyıllardır duyguları kamçılayan enstrüman sesleri gibi birbirine karışsa da kimsenin beraber duymaya heves etmediği kadim dillerin kalabalığı. Yokuşların merdivenlerin pazarların vitrinlerin yamaların ve marka etiketlerinin kalabalığı. Byzantion Nova Roma Stanpoli Dersaadet Asitane Kostantinopolis İstanbul. Tarih boyunca aldığı isimlerle dahi kalabalık olan bu kenti onun karmaşasını birbirini ne görmeye ne de anlamaya çalışan insanını bizi de yanına alarak anlatıyor Jale Sancak Tanrı Kent'te.
"Adımlarım iyice ağırlaştı hatırlamaktan nasıl yoruldum bilsen. Çoktan teslim olmuş kömür kokan sessiz neşesiz sokaklar dağlıyor beni. O Hasköy diyor kıyıya yüz süren dalgalar susmuştur. Şiirinden Engin'in hüzün kalmıştır geriye bir de inmeli ruhunu sürükleyen kocamış meyhaneci. Beyaz çiçekli bahçeleriyle gecekondular betonun iktidarına boyun eğmiştir. Bildiri dağıtan afişe çıkan çocuklar... Onlar da."