Serin bir gecenin seheriydi
Çiğ düşmüştü otağın omuzlarına.
Kuşanmış zırhını kara börkü başında
Dağ gibi heybetiyle deli tayı sırtında.
Savrulur yelesi çarpar geçer yüzüne
Mahmuzlayıp giderken poyraz gibi akına.
Gün doğumundan gün batısına
Toynakların ezdiği
Toprakları yurt yapan
Gözleri çekik bir adam.
Hasrete vurgun yüreğin bakışlarıydı
Ardınca gözleri dalıp giderken
Çoktan tutmuş kızıl elmanın yolunu
Sevdalısı obada onu beklerken
Hayrat bir fırtınanın sessizliğiydi
Şafaklarda çöken Rey ırmağı boyunca
Çağlayan ırmağa ilk damlasıydı
Söndürürken yanan kızıl ateşi
Tanrı dağlarının zirveleriydi.