Yıllar önce gönlüme tasavvuf yolunu sevdirmek için neler yazabilirim yahut neler yazılabilir diye bir soru düşmüştü. Zamanla bu soru bir niyete ve niyet de bir faaliyete dönüşüverdi. Netice olarak da elinizde eser vücut buldu.
Roman kurgu olması hasebiyle niyetimi doğrudan gerçekleştirebileceğim bir alan değildi. Fakat okurun kendini içinde bulması ve benzeri hayatlara öykünmesi benimsemesi açısından da karşılığı vardı. Sadece kurguya dayanan bir tasavvufi anlatım hâl ehli kimseler tarafından geçmişte böyle eserler verilmişse de bizim yapabileceğimiz işlerden değildi. Dolayısıyla romanın müsaade ettiği kadar bir kurguya ve tarihi gerçeklikten beslenmeye ihtiyaç vardı. Bunun için de okumak iyice araştırmak gerekiyordu. Yani önce bilmek sonra yazmak lazımdı. Önce Sadat-ı Kiram'ı ve Mevlânâ Halid-i Bağdâdî hazretlerini anlatan ne varsa veyahut bana ne kadarı nasip olduysa okudum. Sonra cüret ettim; yapabileceğimin en mükemmeli ile anlatsam da yine de çift kanadı ile zahir ve batın ilimlerine sahip bir zatın büyüklüğünü tam manası ile aksettiremeyeceğimi bilsem de yazının ve kâğıdın bu güzel insanı anlatabilmek konusunda aciz olduğunu düşünsem de cüret ettim; bir nebze de olsa onu tanıtabilmenin arzusu ile cesaret ettim. Harfler kelimeye kelimeler cümlelere dönüştü sayfalar peşpeşe geldi. Ara ara dönüp baktım cümlelere nefsim kendine pay çıkartmaya kalkınca kalem kâğıda küstü. Sonra büyüklerin gölgesine sığınınca kalem coştukça coştu. O vakit yazanı değil yazdıranı bilmenin gereğini idrak ettim elhamdülillah. Bu sebeple ki bu satırları yazmayı istedim. Bilinsin ki bu roman Mevlana Halid-i Zülcenaheyn hazretlerinin hayatı yaşadığı dönemdeki olaylar ve yüce Nakşibendî yolunun esasları dikkate alınarak kurgulanmıştır. Açıkça ifade edeyim ki bu roman tarihi bir kaynak değildir. Kurgularken hata yapmış olmaktan Yüce Allah'ın affına sığınırım. Bu yüzden Asım'ın yolculuğunun peşine düştük. Ve yine bilinsin ki bu kitapta güzel olan hoş olan kalbe tesir eden ne varsa Yüce Allah'ın inayeti ve Sadat-ı Kiram'ın himmetindendir. Kusurlu ve eksik olan ne varsa bizden bizim noksan halimizdendir.