Her şey bütün sınırların yok sayıldığı ve yalnızca iç huzurun yaratılmışlığı altında sınırlarını aşmak isteyen bir öğretmenin Mahmut Hoca'nın; bir bisikletin pedalları arasında sıkıştırdığı özgürlüğünü Poyrazlı köyünde kaybetmesiyle başlar. Sonrasında içinde bulunduğu buhrandan kurtulmak ve kendi benliğinin iç huzuruna kavuşmak için rotasını Amerika'ya çevirir. Baba yadigârı bir dostunun yardımı sayesinde vardığı Amerika'da hiç olmadığı kadar zor bir mücadeleye girişen Mahmut Hoca özgürlüğünün peşinde koşarken bir anda kendisini Joe kimliğinde bulur. Başkalarının sunduğu imkânlar içerisinde kendi iç huzurunu kurmaya çalışırken fark eder ki özgürlük bisikletinin matarasında sakladığı bir yudum sudadır. Artık başkarakterimiz için her şey ne şimdiki zamanda ne de sonraki gelecekte yolunda olacaktı. Bu sadece geçmişte geçmişe dönmekle mümkün olabilirdi. Bu nedenle tekrar memleketine geri dönmek isteyen Mahmut Hoca için dönüş yolu sanıldığı kadar da kolay değildir. Peşinde artık bir polis ve mafya çetesi vardır. Ardında bıraktığı korku ve baskılarıyla kaçmaya çalıştığı sırada JFK Havaalanı'nda bir hengâme yaşanır ve bir ses duyulur:
-Ben suçsuzum! Beni bırakın! Meryem! Kızım! Ben suçsuzum! Bırakın Beni!
Bu haykırışlar Hey Şey yolunda olsun diye idi.