Mehmet Başaran bu romanında siyasî otoritenin faşizan bir hal aldığı bunun sonucu da baskıcı bir uygulamaya geçtiği bir döneme ışık tutuyor. Ülke tarihi açısından kara bir leke olan özellikle 1946 seçimlerinin ardından Köy Enstitüleri odağında ilerleme düşüncesine ve bilgilenme edimlerini baltalayan bazı odakları ve gerici bir anlayışı konu ediniyor.
Memetçik Memet yedeksubaylık hakkı elinden alınarak çavuşluğa çıkarılan çok zor koşullarda askerliklerini yapmak zorunda bile isteye bırakılan Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin de romanıdır. Aynı zamanda romanın ana karakteri olan anlatıcısı bir köşede sessiz ve sakince tarihin karanlık oyunlarına tanıklık eder; her türlü elverişsiz kötü baskıcı koşullara karşın dirençli bireyin ayakta kalma mücadelesine de örnektir. Bir yandan da yeşeren bir aşkı tüm saflığı ve samimiyetiyle okuruz. Utanç verici koşullarda iki gencin gelecek kurma uğraşıdır bu.
Mehmet Başaran zaman zaman nesnel gerçekliğe ve o gerçekliğin başrolünde olan kişilere bire bir yer veriyor; yaşanmışlıkları şiirli bir dille ve doğa sevgisinin yoğun olduğu bir anlatımla romanına taşıyor.