Her ikisi de İttihatçı önder. Enver Paşa'yla birlikte soyunmuşlar İstibdat' a karşı mücadeleye...Kanka olmuşlar... Sokaklar "Enver'ler... Niyazi'ler..." şarkılarıyla inim inim inlemiş. Paşa yükselmiş devlet yönetmiş savaş kazanarak gazi unvanını almış 1922 yılında Türkmenistan'da şehitlik mertebesine ulaşmış. Ya garbim Niyazi Bey?! Hiç bir şey olamamış...Ne şehit ne de gazi... 13 Nisan 1913 günü Arnavutluk'un Avlonya Limanında bir gemiye binebilme telaşıyla kalabalığın içinde ezilip ölmüş. Amacı Payitahta gelip yozlaşmaya başlayan İttihatçı iktidara eski arkadaşlarına " dur" demek vatan kurtarmaktı.
Ondan arda kalan "Ne şehittir ne gazi b.. yoluna gitti Niyazi" deyimi...
Harcanan unutulan kazık yiyenlere "Niyazi olmuş " derler.
Fakirin adını da Niyazi koymuşlar. Bir şeyler mi sezinlediler acaba!?
Bülent Ecevit'e danışmanlık; DSP ve ANAP' dan milletvekili olma teklifleri; Recep Tayyip Erdoğan'la "Beraber kol kola yürüdük İstiklal Caddesinde" olayı ; T.C. Diyanet İşleri Başkanı; Ermeni Patrik Rum Patrik Süryani Patrik Vekili Hahambaşı Alevi-Bektaşi Dedeler Sünni Şeyhlerle dostluklar; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin farklı bakanlık ve kuruluşlarına hizmet... Galatasaray Üniversitesinin kuruluşunda yer almak ve dekanlık... Düşünce ve inanç özgürlüğünün çağdaş düzeye ulaşabilmesi için mücadele ederken aforoza maruz kalmak...Falan da filan da...
Hepsi o kadar... Dostluk sevgi diyalog. Bizim de aradığımız bu...