Hüzünden beslenerek yaşayan bu adam bir yandan da derinliği olmayan hüzünlerin kemiren parçalayan etkisinden kendini korumak için çeyrek asırdır hatıra yaşamaktan imtina etmişti. Sadece bir hüznün hakkı verilirse ömür boyu yeter düşüncesi daha fazla hatıranın ucube hazlarına düşmekten alıkoyuyordu onu. Diğer türlü yaşamasını imkânsız kılan ağlama nöbetlerinde kaybolması kaçınılmazdı. Ona göre gerçek haz fevkalade bir "an"ın damıtılarak umut ve beklenti gibi kirletici bütün unsurların hafıza imbiğinde buharlaştırılması yoluyla saf hüznün elde edilmesiydi. Gelecek belirsiz riskli ve telaşlı zaman dilimiydi. Zaten yaşanmış ve yaşanacak en mükemmel "an"a sahip olmuştu. İhtimal hesabına göre gerçekleşmesi neredeyse imkânsız bir yüzde ile vuku bulmuştu bu mükemmellik. Gelecekteki vasat bir an için canhıraş gayret göstermek zamanın tuzağına düşüp yaşlanarak ölmek demek değil miydi?