"Açılacağı kesin olan o kapının ziline basmadan hemen öncesiydi. Kırk beşinde bir adam yığılıverdi birkaç basamaktan müteşekkil merdivenin önüne. Âdeta kalbi tekliyor nefesleri seyrekleşiyordu. Bir saat kadar önce Grundschule1 önünden geçerken de benzer fakat daha sönük bir kıpırtı olmuştu aslında yol arkadaşlarının fark edemediği. Yüzünün rengi baklaçiçeği rengine yaklaşmış beti benzi atmıştı. Her zamanki zinde duruşundan eser yoktu. Adamın hâli muharebeden çıkmış ve adım atmaya dahi takati kalmamış bir askeri veya uzun zamandır yatağa mahkûm kalmış bir hastayı andırıyordu. Ömrünce bu denli bir mecalsizlik yaşamış da değildi hani. Kendisine bir türlü konduramadığı yakıştıramadığı bu manzaranın izahı nasıl mümkün olacaktı?"