Peygamberler hem dünyada hem de ahirette insanlığın mutluluğa ermelerini sağlamak amacıyla Yüce Allah tarafından gönderilmiş elçilerdir. Onların temel görevleri Allah'tan aldıkları ilahi mesajları insanlara ulaştırmak onlara hakikat yollarını göstermek bu uğurda bilfiil önderlik ve örneklik yapmaktır.
İnsanlık peygamberler sayesinde yaratıcısını tanımış sıfatları yoluyla onun kudret ve azametini idrak etmiştir. Ancak günümüzde de şahit olduğumuz gibi birçok insan ve fraksiyonlar hem Allah'a inandığını söylemiş hem de Allah'ın peygamberleri vasıtasıyla inzal buyurduğu ilkelere kayıtsız kalabilmişlerdir. Bazıları nübüvveti doğrudan inkâr etmek yerine inkârlarını daha farklı şekillerde ortaya koymayı tercih ederken kimisi de aklın mutlak hakikate ulaşmada yegâne vasıta olduğunu ileri sürerek nübüvvetin ehemmiyetini hafife almıştır. Her ne kadar İslam dünyasını etkisi altına alan Materyalist ve pozitivist düşüncenin sonucu olan inkarcılık belli dönemlerde etkili olmuşsa da buna paralel deist düşünceler de birer inkâr düşüncesi olarak yaygınlaşmıştır. Yapılan bu çalışma da tarih boyunca nübüvvetle ilgili ortaya atılan düşünce ve fikirlerin ana kaynağı incelenmiş nübüvvete itiraz edenlerin delilleri serdedilmiş ve bu itirazlara verilen cevaplar incelenmiştir. Bu yapılırken Selefiyyeden başlamak suretiyle filozofların nübüvvet anlayışlarına varıncaya kadar konuyu fazla detaya vardırmayacak şekilde izah etme amaçlanmış ve bu çerçevede nübüvveti inkâr düşüncesine kısa bir giriş yapılarak bu müesseseyi inkâr eden belli başlı gurup ve şahıslar tanıtılmaya çalışılmıştır.