Hızla akan bir nehir suları buz gibi. Uçar gibi sürüklenen bir salda uyumakta olan bir çocuk... Yanı başına uzanmış gözleri yarı aralık bir kadın... Islanmasınlar diye ikisinin de üstü kalın bir naylonla örtülmüş uzaktan bakınca içine su dolan devasa bir poşet gibi görünüyorlar...
Görünmeyen yaşamları sürüklüyoruz geçip giden zamanın eşliğinde. Bir diğerinin yaşamını görmüyoruz bilmiyoruz hissetmiyoruz. Oysa çoğu kez bu insanlar geçmişten günümüze bize bağlayan bir köprünün üzerinde yürümüşler ya da halen yaşamamıza renkler serpiştirmekteler.
Aysel'in serüveni de yaşamı ince çizgilerle resmeden bir kadına ait. Falezlerin diyarından bir yaşam bir aşk öyküsü. Üç kuşaktan kadınların başrolünde yer aldıkları var olma mücadelesi. Kadınların "erkek aile"yi nasıl dönüştürdükleri ve kadını erkeğin yaşamının kölesi olmaktan çıkarıp ortağı haline getirişlerine dair bir kesit yansıtılıyor Burçak Gönül'ün kaleminden. Bu sokaklarda süren bir feminist mücadele değil. Türkiye toplumsal yaşamında aile içinde gerçekleşen küçük küçük değişimlerin sessiz bir devrim niteliğine ulaşmasının sonucu.
Aile önemli ancak çekirdek aile her şey mi demek? Anne ve çocuğu. Suları buz gibi hızla akan bir nehirde küçük bir salda olabilirler. Ne olmuş ki?
Ne olursa olsun Aysel'in öğüdüne kulak vermeliyiz:
"Hataların olsa da yeniden başla sen değerlisin hayat değerli..."