Hülagü Han komutan Alpagu ile yaptığı görüşmenin sonunda bir karara varmıştı. Artık geri
dönülmez bir yolda olduğunu biliyor ve bu yolu sonuna kadar gitmeyi hedefliyordu. Ancak bir sorun
vardı ve ne Hülagü han ne de Alpagu henüz bu bilgiye sahip değildi. Başkentteki idari sistemde çok
fazla değişiklik yaşanmıştı. Özellikle de ordu yönetiminde neredeyse değişmeyen kimse kalmamıştı.
Komutan Alpagu çalışma odasında savaş planlarıyla ilgilenirken kapıdaki nöbetçi asker gelmiş
ve kendisiyle görüşmek isteyen bir iki kişinin beklediğini haber vermişti. Alpagu kimseyi
beklemiyordu. Canı sıkılmış olarak elindeki kağıdı kalemi bıraktı arkasına yaslandı.
"Gelsinler bakalım dertleri neymiş" diye söylendi. "Hiç bitmiyor yahu" diye de ekledi sonra.
Biraz sonra odaya iki kişi girdi. Sırtlarında başlıklı pelerinleri olduğu halde odaya girdiler.
Gelenler odaya girer girmez başlarındaki pelerin başlığını geriye ittiler. İnceden iç gıcıklayıcı bir
çıngırak sesi gezindi bir anda odanın içinde. Komutan Paltardı bu. Kımıldadıkça saçlarındaki ve
sakallarındaki küçük çıngıraklar inceden sesler çıkarıyordu.