İktidar içselleştirilerek derinleştikçe görünmez hale gelmektedir.
Bireyin kendisini özgür hissedişine özgürlük duygusuna içkin iktidar onun günlük olağan yaşamında da gömülü varlığını sürdürür ve gözünü bireyden ayırmaz. Kullandığı bilgisayarın kimliği bireyin kimliğidir ve iktidar onun ilgi alanlarını zevklerini IP-birey olarak haritalandırıp izler; ardından bilgisayarların birbirleri ile IP kimliğiyle sürdürdükleri ilişkileri Facebook ile ete-kemiğe büründürerek bilgisayar-bireyi tekno-sosyal çevre olarak izler; fiziki yaşam alanının ziyaret edilen her bir köşesini cebinde gezdirdiği alıcıyla yani akıllı telefonla IMEI-birey olarak izler; yaşamın günlük olağan akışında fark edilmeyen ama aynı maddi koşullar birey için bir suç mahalline dönüştüğünde MOBESE-bireyi kameralarla izler.
Böylece Jeremy Bentham'ın tasarladığı dönemde insanlara uçuk-kaçık görünen cezaevi projesi bir fantezi olarak bile tahayyül edemeyeceği ölçekte gerçekleşir: Bireyin içinde yaşamakta olduğu maddi dünyası artık bir panoptikondur ve ne yazık ki birey onu da içselleştirmiştir; özgür olmadığı bir dünyada özgür olduğunu düşünerek!