Kimse işçi olmayı istemez. Hele de kaderi ve tarihselliği işçilik olan köylüler... Toprağından sökülüp alınanlar için her türden toplayıcılık avcılık aylaklık boşta gezerlik hatta dilencilik işçi olmaya yeğdir. Eğer zor olmasaydı. Ama bu zor salt açlığın dayatması değildir.
İrfan Yalçın bu gerçeği 400 yıl öncesinin İngiltere'sinden değil İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak'tan yansıtıyor bizlere. Bu dönemde Zonguldak köylülerinin sırtına bindirilen "mükellefiyet" yani madenlerde çalışma zorunluluğu; insanlık onurunun ayaklar altına alındığı vahşet ve dehşet koşulları ancak aynı yılların Nazi zorunlu çalışma kamplarıyla kıyaslanabilir. Hiçbir güvenlik önlemi alınmadan uykusuzluk ve yorgunluktan çökene dek çalıştırma pislik içinde bitlerle birlikte yaşama açlık aşağılama dayak işkence ve ölüm.
Kahramanlarının sıradan insanlar olduğu ama kahramanlık madalyalarının Paşaların yıldızlı omuzlarından sarkıtıldığı devletin "teba"sına mutlakıyetini şartladığı bir dünyanın romanı bu. Karl Marx'ın Kapital'inde anlattığı İlkel Birikim'in romanı.
Kimse ücretli köle olmayı istemez. Bunun için "zor" gerekir bu da zorbaların elindedir.
* * *
Ölümün Ağzı 1980 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü almıştır.