Yazar der ki:
Bizler beden ülkesinin düşünce ikliminde evrensel alemden gelen rüzgarı soluma provalarını iç alemimizde gerçekleştirmek ve dünya hayatımızın finalinde soluduğumuz sonsuzluğun startı için hazırlık halindeyiz.
Hepimiz tüm benliğimizle içinde koşuşturduğumuz zamanın ta kendisine kendimizi bırakmışlığın sarhoşluğu içinde nefesiyle hayat bulduğumuz evrensel bir iklimin büyüttüğü çocuklarız. Büyüdük ve bu nefesin kaynağına doğru seyir halindeyiz.
Hiçbir şey bitmek için var olmamıştır. Evrensel dokuda bir ilmek gibidir bitmiş gördüğümüz her şey!
Sosyolojik yorgunluğun psikolojimize yüklediği ağırlık zihnimizi de zamanla yorar. Zihin sathımız mücerret bir saha olarak tahsis edilmiş olarak bize ikram edilmiş ikinci evrendir adeta.
Evren bütün mürettebatıyla var oluşumuza dürülmüş öz kendimiz olan bizim sonsuz enerjinin içinden geçişine mihmandarlık yaparak diğer taraftan da varlığımızın içinden geçen sonsuz akımdan haberdar olup nasiplenmemize menfezler açar.
Bir var oluşa aktarılarak yok oluşu gerçekleştirilecek olan bir gezegenin halife kılınan insanına elbette içinden geçen sonsuz bir akım yüklü olmalı ki insan oradan sonsuz aleme geçiş yapabilsin!
Sonsuzluğun geçmişi bugünü ve yarını olmaz! Orada 'an' vardır. İçine dünyayı da alan 'an' dünyada varlıklar aleminde rakamlaşır. Yirmi dört saatlik zaman kavramı ömür süresinin kaydı için işe yarasa da insanın birincil varlığına hitap etmez. O sadece insanın beden varlığına bir şahittir.
Bu eseri okurken İçinizden geçen evrene doğru gerçekleştireceğiniz seyahatinizde çayınızı kahvenizi hazır tutmayı unutmayın. Okurken düşünecek düşünürken de dinleneceksiniz.