Uzayın derinliklerinde dolaşan binlerce bilinç zincirlerinden kopmuş özgürce salınıyor. Bazıları yalnızca birkaç dakikadır orada bazılarıysa yıllardır... Kimi bu özgürlükten memnun çok aşağılarda uyuyan bedenine geri dönmek istemiyor; kimi ise istemesine rağmen geri dönemiyor. Hepsinin ayrı bir hikâyesi var. Binlerce milyonlarca hikâyenin küçük minik birer parçası onlar. Ama bizim hikâyemiz sadece bir tanesiyle başlıyor. İşte orada hissiz boşlukta salınıyor...
"Sesimi duyan var mı?"
Bir milleti ortak acı paydasında buluşturan içine binlerce hayatı binlerce ölümü binlerce hikâyeyi sığdıran hem unutulmak istenen hem de hatırlanması gereken tek cümle belki de... Duyduğumuz anda o geceki gökyüzünü yıldızların eşsiz ve biraz da ürkütücü görüntüsünü ve zamanın bükülebilir olduğunu ispatlayan o bitmek bilmez kırk beş saniyeyi hatırlatıyor hepimize. Sonrası malum... Peki ya öncesi? Duvarların altında kalan kaç hayal vardı hiç merak ettiniz mi?
Canavarların Serbest Kaldığı Gün umudu ve umutsuzluğu güveni ve korkuyu hayatı ve ölümü bizlere çarpıcı bir gerçeklikle aktaran 17 Ağustos Depremi öncesinde ve sonrasında yaşanan başka başka hayatların öyküsü. Sarsıyor titretiyor ve yavaş yavaş bizi içine çekiyor. Kendimizi girdaba bırakıyoruz ve hikâye başlıyor.