"Ev kadınlığı" tarihsel bir yüktür ve artık tarihe karışmalıdır. Kadın erkek ya da ne olursak olalım ev kadınlığı biyolojik cinsiyete bağlanır. Bu kadın aynı zamanda evli bir kadındır da. Çünkü bir kadın bir erkekle evlilik ilişkisi üzerinden ev kadını olarak tanımlanır. Sözcük kendiliğinden içselleştirilmiştir. Dışarıda bir işte çalışmıyorsak kimlik kaydımızın yanına mesleğimizi üzerinde düşünmeden "ev kadını" diye ekleriz. Kadın dışarıda çalışmasa da her zaman gerçek bir işin sahibidir.
Kadına aile içinde değil topluma katkısıyla bir değer biçtiğimizde toplumun özgür bir üreticisi olarak toplumdaki görünür emeğinin milli gelire katkısının en az %25 payı olduğu öngörülür. Kadının ev içi bakım işinin aylık parasal değeri hesaplandığında dışarıda çalışan erkeğin aldığı aylık ücreti çoğu zaman katlar. Bu verilerin dili kadın erkek arasında tam bir eşitlik çağrısına işaret etmektedir.
Ev işleri ve bakım hizmetlerinde eşler arasında "paylaşım sistemine" geçilmelidir. Erkek ve kadın olması fark etmeden eşler ev işi bakım hizmetlerinde kendi istedikleri işi özgürce seçebilmelidirler. "Evin geçimi" evin içi ya da dışı ayırımına bağlanmamalıdır. Sigorta primi esas alınarak erkek ve kadına hukuksal açıdan ayrı ve bağımsız emeklilik ve sosyal güvenlik hakkı sağlanmalıdır.
Böylece dışarıda çalışarak eve katkı sağlamak isteyen kadınlara ve ev işi ve bakım hizmetinde yer almak isteyen erkeklere kendi yapabildikleri sevdikleri alanda kendi işini yapabilme fırsatı tanınmış olacaktır. Cinsiyetsiz politikalar toplumun refahını yükseltecek yapılan işin kalitesini de arttıracaktır. Haksızlıkların farkında olarak yeni bir geleceği kurgulama zamanıdır.