"Şiddetin kavramsallaştırılması ve ad verilmesiyle temsillerinin oluşturulması ve şiddete karşı çıkılması açısından en açık şekilde insana özgü olduğunu söyleyebiliriz. Hem şiddet hem de şiddetsizlik bizzat insan olmayla ilgilidir. Her iki durumda da insanın kendini ve hayatta oluşuna dair anlamı kavramasıyla ilgilidir. Kötülük ve şiddet insanlık tarihinde hep olagelmiştir; fakat bu yüzyıl kötülüğün sıradanlaştığı bir yüzyıl. Şaşa kalmıyorsunuz hayret etmiyorsunuz ve rutinin içine dâhil ediyorsunuz. Kötülük ve şiddet o kadar "normalleşti" ki savaşlardaki bombardımanlar soykırımdaki kareler (tecavüz insanı parçalama kurşun yağmuruna tutma vb) cinayetler tıpkı bir ekranda ve bizim "güvenli alanımızın" dışında uzağımızda ve bize hiç dokunmayacakmış gibi izliyoruz dikizliyoruz. İşte bence tehlike burada ortaya çıkıyor."
Doç. Dr. Yaylagül Ceran Karataş
"Şiddet ve radikalleşmeye karşı gönül dili yeni bir medeniyet bakışıdır. Eğer şiddetten uzak bir selam toplumu (dar'us selam-İslam) inşa etmek isteniyorsa; insanlara maldan ve silahtan önce kendi zaafları ve kibri ile baş edebilecek bir edep vermek gerekir. Kalıplarla yaşamak başkalarına karşı öfke duymak ötekileri kesin yargılarla tanımlamak yerine mananın ve insan olmanın derdini çeken bir eğitim vermek gerekir. Bir arada yaşayacağımız birbirimizi olabildiğince az inciteceğimiz düşmanlıkların daha az olacağı bir dünya İslam'ın mana dilini keşfetmekle mümkün görünüyor. Hanefi Matüridi ve Yesevi'nin hikmet dili radikalliğin egemenliğine meydan okuyabilir."
Prof. Dr. Hilmi Demir