Sınıf kavramı pek çok düşünür tarafından toplumsal ilişkileri açıklamak için kullanılmıştır. Bu düşünürler arasında en bilindik olanı Saint Simon olmuştur. K. Marx da "sınıf" kavramını tarihî yapan ve toplumsal güçleri tanımlayan daha özel bir anlam yükleyecek şekilde geliştirip tarihsel materyalizmin temel bir kavramı hâline getirmiştir. Böylece "sınıf mücadelesi" "sınıf bilinci" "sınıf çelişkisi" tarihin kavranmasında önemli bir yere sahip olmuştur.
Nesnel gerçekliğin kendini açığa vurması dolayımsız bir süreç değildir. Tarihten devralınan koşullar içinde sınıf mücadelesinin kendini ortaya koyuş biçimi farklı toplumsal dolayımlarla gerçekleşir. Öznenin ise nesne ile olan ilişkisi edilgen olmayıp diyalektik bir süreçtir. Dolayısıyla tarihsel açıdan siyasal düşüncenin gelişimi sınıf mücadelesinin neden olduğu tüm çelişkileri kendi içinde taşır; siyasal ve toplumsal süreçler üzerinde büyük etkiler yaratır.
Geleneksel tarih yazımının şekillendirdiği çalışmaların pek çoğu egemen sınıf(lar)ın olağanüstü yetenekleri yaptıkları savaşları antlaşmaları fetihleri ve eşi benzeri görülmemiş kahramanlıkları üzerine dizilen methiyelere dayandırılarak yapılır. Bu çalışmanın amacı ise farklı sosyal sınıfların birbiriyle olan iktisadi ve toplumsal ilişkilerini ve bu ilişkilerin doğurduğu sonuçlar üzerinden hareketle siyasal düşüncenin gelişme ve değişme dinamiklerini içinden çıktığı tarihsel ve toplumsal gerçeklikten koparmadan kavramaktır. Bu çalışmanın hedeflediği amaç ve sınırlar çerçevesinde; Antik Yunan uygarlığında önemli bir yeri olan kent devletlerinde (Polis) dinin egemen olduğu Ortaçağ Avrupası'nda ve kapitalizmin gelişmesiyle ortaya çıkan modern toplumda siyasal düşüncenin geçirdiği çeşitli evreler sınıf siyaset ve devlet bağlamında ele alarak incelenmiştir.