"Senin şehrinden kovulduğum gün anladım ki yalnızım yapayalnız. Ben sadece iyi niyetli saf düşler kurup sokulmuştum kalbine... Oysa her buyur her hoşgeldin; sinsi bir çıkarın sıcak gözüken sahte bir baharın güneşiymiş meğerse. Bu sana münhasır değil. Şimdiye değin karşılaştığım her surette her tende bu hep vardı. Görmezden geldim yok saydım kin gütmedim barışık kalmaya gayret ettim. Üzerime oynanan tüm oyunları görüp bildiğim halde sindirdim. Biliyordum ki hepsi nasılsa bir gün gideceklerdi."
...
"Ben en çok babam olmak istedim. Babamla olmak. Onun gözlerinde aradığım ışıltıyı hiç göremedim. Baktığımda ya korku ve öfke vardı ya da susup içine attığı gömdüğü ketum bir çaresizlik. Kızgın kor sonrası örsle çekiç arasında tavlanıp suya batırılmış çelik hali. Onu hiç ağlarken görmedim. Benim bir çocuğum yok; belki babalar böyle davranır evlatlarına belki de ulaşılmaz olmak babayı yücelten şey."
...
"O yıllarda tek becerebildiğim basit ve ucuz olan her şeyi kafamın içinde derinleştirebilmekti. Haliyle madde ve doğurganlık üzerine düşünen ve yaşayanlar bunu gerçek dışı bir alaycılıkla dinliyorlardı. Baldıran içmişçesine kustukça içimdekileri yalnızlaşıyordum. Nefti siyah benekli renklere sahip bir kurbağa klanı ve aynı sazakta yaşayan turuncu bir kurbağa gibi..."
...
"Veysel kendi ekseninde dönen bir adam."