Her yeni din başka bir dini ve o dini devletin tüm temellerini sarsan ve kendi devletini kurmaya dönük bir devrimci harekettir. Vatansızdır ve enternasyonaldir. Bütün yeryüzüne aittir. Sınırlar ötesidir. Gün ışığına çıktığı andan itibaren kendi emirleri düzeni ve disiplininin hayata geçmesi için mücadele başlar.
Her türlü olanaklar seferber edilerek yeni dine karşı durulursa da etki tepki düzleminde yıllar alsa da çoğunluğun dediği olur. Yeni din devleti ele geçirir. Din devlet dini olarak kabul edilir. Dinin devrimci karakteri işte o ana kadar geçerlidir. Yeni din egemenleşince devrimci özelliklerini kaybeder. Tıpkı eskisi gibi yeni din de mevcut statükoyu koruma aracına dönüşür. Muhafazakârlık temsilcisi bir konuma evrilir.
Yani her din yerine geçmek için devrimci bir potansiyel takınarak mücadele ettiği dine dönüşür...
Dinler cehalete karşı mücadele eden ancak kendini cehalet unsuru olmaktan koruyamayan kurumsallaşmalardır. Dinin bu özelliği toplumsal maddi ve manevi bütün ilişkileri de belirler. Somut algı yerine soyut ve bilinmezlik zemininde bir ilahilik inşa eder. Ve zamanla kitlelere çıkış karakterine ters önderlik eder.