Bir köyü talan etmişti veba salgını. Bu köyü ve civar kasabaları salgının da etkisiyle kırıp geçirmişti. Soğuk bir kış ise eti kemirir gibi cesetleri kemirmekteydi... Duvara yaslanıp çömelmiş elleri bacaklarının arasında sızarak ölen yaşlı bir adam buna sadece bir örnekti. Keza evlerin içinde ve dışında sağa sola devrilmiş meyyitler bacalarından tütmeyen dumanlar ve baykuşların uğuldamaları... Birkaç köpeğin ise cesetleri koklamaları ve genizlerinden çıkardıkları acı iniltileri sahipleri tarafından terk edildiklerinin de işareti idi. Sis yeryüzüne çökmüş gecenin karanlığı ve kader; ölüm yorganını sessizce üzerlerine örtmüştü. Fakat bu ölüm bir kişiyi es geçmiş ya da görmezden gelmişti.
Mehmet Umut Uzun çok eski tarihlere dayanan Kabala hakkındaki rivayetleri fantastik bir şekilde kurgulanan metafizik konulu romanında hikâyelendirerek anlatmaktadır. Kara büyünün olduğu bir çağdan bu zamana kadar gelişen hadiseleri okuyucu da dâhil ederek rivayetler üzerine sürükleyici bir serüvene yolculuk yapılmasını sağlamaktadır. Film tadında keyifle okunabilecek bir roman...