At üzerinde dörtnala sonsuz bozkırda gidiyordu. Nereden geldiği ve nereye gideceği belli olmadan ama bunu da umursamayan bir çeri edasıyla. Sonra üzerinden oklar geçtiğini fark etti. Ona yetişen düşman sağdan soldan ve arkadan etrafını sarmış oklarını ardı ardına sallıyorlardı. O da bazen başını eğiyor bazen atıyla ileri doğru hamle yapıyor bazen de atının gövdesine sarılarak sağa sola sarkıyordu.
Atı sürmüyordu
adeta onunla dans ediyordu.
Bir müddet sonsuz bozkırda kaçmaya gayret etti. Fakat ne hikmetse zorlanıyor hareket kabiliyetini yitirmiş gibi ileriye atılamıyordu. Derken karşıda bir orman gördü ve kendisini ormanın içine attı az sonra kurt başlı tuğların arasında çok büyük bir otağın önüne geldi. Onunla beraber başkaları da vardı. Atından aşağı atladı otağa önden girenler oldu. Bir müddet sonra biri koluna girdi ve onu çadırın içine soktu. İçeri girer girmez koluna giren kişi ve diğerleri tahtında oturan kişi karşısında oturup diz vurdular.
Koluna giren kişi eğilerek kulağına;
- Bilge Kağan dedi.