Biz de çocuktuk. Boyumuz kavak; başımızda yelleri... Bir de onlar vardı. Masum çocuklardık. Onları çocuklaştırdık. Çocukluğumuzun tarihini mahzunlaştırdık.
-Böyle divaneler gibi koşmakla boyunuzu uzatamazsınız aziz kardeşim. Ayrıca siz yediklerinize de dikkat etmiyorsunuz. Amerikan mamasıyla olmaz bu iş. Yarasına dokunulmuş gibi zıpladı Süleyman. Hem karnı acıkmıştı da. Fakat Necmeddin'in bu latifeleri iyice sinirini bozuyor. Süleyman'a Metin destek veriyor lakin onun derdi başka.
-Gazetelerde reklamını gördüm. Yeni bir ilaç çıkmış. Kullananın boyunu uzatıyormuş.
-Ben de onlardan alacağım demeye kalmadan Süleyman Turgut fırladı hemen:
-Ohoo! Ben biliyorum. Bir yıldır kullanıyorum. Üstelik çok faydasını gördüm.
Diğerleri boy uzatma ilacından fayda görmüş Turgut'a gülerken Süleyman son kararını bildirdi.
-Madem öyle ben almıyorum o ilacı. İyi ki söyledin. Ha sahi Erdal senin boyun nasıl uzadı böyle?
Erdal düşünedursun yalaka Metin zaman kazandırma turlarında.
-Necmeddin'e niye sormuyorsun?
-Onun ne diyeceğini biliyorum. Binaenaleyh haydi camiye gidelim diyecek.
-Ben dengeli beslenmeye dikkat ederim dedi Erdal.
-Sen mi? Bu hayret bütün çocukların ortak sorusu. Sonra hep birden yüklendiler Erdal'a. Ulan memlekette ot bile bırakmadınız.
Arka kapak yazısı