Başlama startı verilmesiyle birlikte milyonlarca heyecanlı canlıyla birlikte koşmaya başladım. Bu uzun mesafeli bir koşu parkurunda ne kadar nereye kadar koşacağımızı bilmiyoruz. Bilinmeyen bir ses "koş" dedi. Ben de bu sese kulak verdim var gücümüzle koşuyorum. Koşanlar sayıca fazla olsa da birbirimize dokunmadan dolanmadan düğümlenmeden çarpmadan hedefe odaklı koşuyoruz. Hedef ise "can" bulmak! Yolumda hızlıca ilerlerken bir anda karanlık tünelin içinde olduğumu fark ettim. Burasının neresi olduğu konusunda hiçbir fikrim yok.
Hedefimiz belli olduğundan olanca gücümle koşmaya devam ediyorum. Hızımı daha da arttırdım diğer koşucularla aramdaki mesafe giderek açılıyor. Yolu yarıladığımızda çok sayıda pes edenler oldu. Dönüp arkama bakmadım kararlıyım. Koşmaya devam edenler arasında mücadele devam ediyor. Hepimiz biliyoruz ki ipi göğüsleyen içeri önde giden kazanacak. Bu yarışın galibi sadece bir kişi olacak; o da ben... İstisnaî durumlarda iki canlı birden kazanabilir ama iki mikro canlının göğüsleme ihtimali olasılığı çok düşük.
Popomdan bir şaplak yedim. "Allah!" diye çığlık atıp nefes aldım. Nefes almak ne zormuş bu aydınlık yerde ciğerlerim yandı. Bir kez daha çığlık attım. "Anne!"