2015 yılı ve sonrası sadece Türkiyelileri değil tüm dünyada geniş kitleleri etkileyen unutulmayacak olaylarla zihnimize kazındı. Suriye savaşı göçmen krizi olarak yüzümüze çarpan insanlık dramı bölgede Türkiye'de ve Batı ülkelerinde çok can alan şiddet eylemleri hepimizi şok eden IŞİD belası her yerde yükselişe geçen milliyetçi popülizm dalgası otoriter rejimlerin ve tek adamların önlenemeyen yükselişi nükleer denemelere geri dönüş küresel kapitalizmin sefaleti ve iklim krizi derken 2020 yılına koronavirüs salgını ile girdik. Nefret şiddet savaş cinnet halleri türlü türlü musibetler etrafımızı sardı. Yaşam özgürlük eşitlik adalet ve gerçek başta olmak üzere tüm değerlerin ayaklar altına alındığı değerlerin değersizleştirildiği bir sürece tanıklık ettik.
Bu kitap yaşamın ve siyasetin her alanında "eril gövde gösterisi"nin hüküm sürdüğü aynı zamanda hem ülkede hem de dünyada toplumsal cinsiyet eşitliğine ve feminizme karşı reaksiyonların güçlendiği kadın ve LGBT hareketinin elde ettiği türlü kazanımların tehlikeye girdiği bu dönemi kavramamız için önümüze ışık tutuyor. Olaylarla onları kavrayışımız arasına giren kara bulutların yol açtığı özel bir görme ve kavrayış zorluğunu getiren bu dönemi feminizmin umut veren eleştirel birikimine yaslanarak analiz ediyor.
Yazmayı bir tür kişisel direniş eylemi olarak tanımlayan yazar okuru bu direnişe ortak olmaya çağırıyor.