Çırpındıkça batan durdukça ve kabul ettikçe bedenini daha da kaplayan bir aşka denk gelmişti. Onun kaderi de buydu. Çöllerde kaybolan baktığı her şeyde
aşkını gören Mecnun gibi yolunu kaybeden âşık olmak düşmüştü ona bu yüzyılda. Görünen görünmeyen bütün âlemler bir olsa yazamazdı bu aşkı. Nafile
uğraşıp duruyordu işte o zaman kendi diline düşmemiş kelimeleri bulmak için sevdanın milyonlarca yıl yazılıp silinen tarihinde.
Kâbe'de aşk dileyen Mecnun misali uzaklaşacağına daha da derinleştirdi aşkını. Tanrı'dan aşkı diledi.
"Ya Râb bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni"
Belki de onun da hazin sonu sevdiğinin mezarı başında ölmekti.
"Ya Rab bana cism-ü cân gerekmez
Cânân yoğ ise cihân gerekmez"