"Loksandra'yı ilk okuduğumda 'eski İstanbul insanının romanı bu' demiştim kendi kendime. Bildiğim kadarıyla da ne Cumhuriyet öncesi ne sonrası Türkçe yazında bir 'Loksandra' yoktu. Tıpkı bir 'Benden Selam Söyle Anadolu'ya olmadığı gibi. Yordanidu Yunanlı kimliğinden sıyrılmış 'İstanbullu' oluvermişti gözümde. Dido'nun 'Küçük Asyalı' oluşu gibi...
İstanbul'un tarihi yazılmamış. Hasan efendileri Loksandra'ları Marika'ları Gülcihanları ise küçücük yaşamlarının çevresinde Bayramları Meryemleri; tanıdıklar ve akrabalar arasında meşhur midye dolmaları hünkar beğendileri çocukları anaları babaları ile yaşayıp gitmektedirler. 'Huzur' vardır 1890'ların Loksandra'sının yaşamında. Bir kuşak sonra zerresi bile kalmayacak olan huzuru soluyarak yaşar Loksandra..."