Cezalandırıcı kültüre sahip toplumlarda 21. yüzyılda dahi kapatılma/hapsetme uygulaması artarak devam ediyor ve birey hapsedilerek "ıslah" edilmeye çalışılıyor.
Diğer taraftan mağdur odaklı onarıcı adalet sistemini benimseyen demokratik toplumlarda hapishanesiz toplum anlayışı çerçevesinde hapsetme dışı alternatif tedbirler uygulanıyor.
Türkiye'de ise hapsetme uygulaması giderek artıyor. Yeni cezaevleri inşa ediliyor. Buna rağmen kapasite yetersizliği yaşanıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca 50 binlerde seyreden mahpus sayısının özellikle son 15 yılda ciddi bir artış göstererek 300 binlere ulaştığı biliniyor. Medya ise bu "yeni" kapatılma mekânlarını övücü "modern" ve "fabrika gibi" metaforlarıyla mevcut egemen söylemi yeniden üretiyor.
Hapishanesizliğin cezasızlık olmadığı gerçeğini göz önünde bulunduran ve fakat başka bir "ıslah" imkânının mümkün olabileceğini savunan Hapishanesiz Toplum Arayışı herkesi konu üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor.