Düzlükotu mu ?
"Onu size öylece doğrudan anlatamam. Burası olanları hatırlamanızı uman bir andaç. Siz hatırlamaya başlamadıkça bir bütünlüğü dahi yoktur; şiirler hikâyeler ve fikirler. Ancak çağrışanlar sizin ve bizim yerimize konuştuğunda o zaman yerlerimiz dahi değişir."
Kitabın kahramanı şöyle diyor: "Bize empati kurduran ve diğerine bağlayan şey zekice bir öğüt veya başarılı bir iş değildir. Bizi birbirimize hikâyeler bağlar. Bir başkasının hikayesi siz de yer etmeden masum olamazsınız. Ancak konu hikâye sahiplerine geldiğinde iş soyutlaşıyor. Var olmak için ötekine yansıyan sonra ötekine bir gerçeğin bin bir aynada seyahati. Bir insandan diğerine anlatılır gibi. Kelimelerden az ancak yaşanılandan fazla. Sonra sırrın kulaktan kulağa aktarıldığını okuyacağınız eser şunları yazar: "Her bir taneden diğerine sadece anlatılması gereken anlatılır."
Tam bu noktada toparlayacak olursak belki sadece anlatılması gerekenlerin anlatıldığı bir dünyada bizi tüketen "dahaların" olmadığı zamanlarda yaşayabilir ve şu gerçeğin farkına varabiliriz. Düzlükotu'nun varsaydığı gerçeğe: "Oysa insanlar tüm duygu ve düşünceleriyle bir bütün oluşturacak kadar yakınlardır birbirlerine."