Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İttihad ve Terakki'nin önde gelen asker siyasetçi ve fikir insanları İngilizlerin isteği üzerine İstanbul Hükümeti tarafından tutuklanır. Tutuklandıktan bir süre sonra İngilizlere teslim edilen bu insanlar 1919'da Malta Adası'na sürgüne gönderilir.
28 Mayıs gecesi İstanbul'dan Malta'ya yola çıkan Princess Ena gemisindeki 78 sürgünden birisi de Ahmet Ağaoğlu'dur.
Azerbaycan'ın bağımsızlığının tanınması için Paris Barış Konferansı'na gidecek heyette yer alan Ağaoğlu heyetle birlikte Bakü'den İstanbul'a geldikten iki ay sonra 15 Mart'ta tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne götürülür. 30 Nisan 1921'e kadar süren sürgün yaşamı Mondros'ta başlayıp Malta Adası'nda devam eder.
Sürgünde geçen iki yıl boyunca ailesiyle tek iletişim kaynağı olan mektuplarında "nûr-i didelerim" diye seslendiği eşine çocuklarına ve dostlarına hasretini sık sık dile getirir. Onlara uzaktan da olsa öğütleriyle ve geleceğe dair umutlarıyla destek olmaya çalışır.
Mektupların değişmeyen bir konusu da memlekete olan inancıdır. Neden tutuklandığını bilmediğini sürekli dile getirdiği satırları kendilerinin ve memleketin kurtuluşunun yakın olduğu inancıyla son bulur.
Ahmet Ağaoğlu'nun Malta'daki diğer sürgünlerle yaşadıkları hayattan manzaralar da çizdiği ve ilk kez yayımlanan bu mektupları "Malta Mektupları" külliyatına önemli bir katkı sağlıyor.