Karanlığın içinde hapsolduğun her gün aynı başlıyor ve bitiyor. Araf'ta kalmış ruhun ne ışığa yürüyebiliyor ne ateşe. Oturmuşsun bir köşede içinde kopan kızılca kıyamete anlamsızca bakıyorsun. "Durun yapmayın artık yeter" diyorsun içinde birbirini yiyen seslere her sabah. Sözün dinlenmiyor. Sesin çıkmıyor. Sesini sözünü çalıyor hayat. "Ne diyeyim ki ben daha?" diyor ruhun. Gün hep aynı düşüncelerle başlıyor ve bitiyor. Saatler günlere günler haftalara haftalar aylara dönüşüyor.
Herkesin her şeyi yapabileceğini biliyorsun da yine de konduramıyorsun sevdiğine ihaneti. "Dünyada hiçbir şey beni şaşırtamaz" derken büyük konuştuğunu fark ediyorsun. Sebep arıyorsun içini ferahlatacak tek bir sebep. Onunla yaşadığın her anı düşünüyorsun tekrar tekrar. Bir neden bulabilmek için yırtınsan da cevapsız kalıyor sorgulamaların. "Bize bunu yapmış olamaz" diyorsun. Bize bunu yapmış olamaz. İnanmak istemiyorsun gördüklerine.
Aşkıyla alev alev yandığın geceleri düşünüyorsun sonra. Yalan mıydı hepsi? Gözlerinin içine baktığında ruhuna dokunan ruhu yalan mıydı? Her dokunuşunda kendini ait hissettiğin kollar aslında hiç sarılmamış mıydı sana?
Sorular sarıyor ruhunun her köşesini. Cevaplarını kendi hasta ruhunun verdiği sakat sorular. Neden? Durup durup "Neden ya?" diyorsun istemsiz. En acımasız cevabı veriyorsun sonra kendine. Aslında seni hiç sevmedi. Onda gördüğün her şey aslında senin ona biçtiğin rolden ibaretti...