Ersan Üldes bu romanında insana dair imkansız bir düşü dillendirerek aklımıza ölümcül sorular düşürüyor: Aldırılan çocuklar gerçek hayatta varolma şansını yakalasalardı acaba ne olurdu? Hemen bir örgüt kurup geleceklerine kastedenlerden hesap mı sorarlardı? Onların arasında da herkesin gıpta ettiği yetkin ve zeki bilimciler yazarlar sanatçılar çıkar mıydı?
Yoksa insanı boğan kentlerin içine tıkıştırıldıkları yetmiyormuş gibi bir de yaşamlarını sürdürebilmeleri uğruna fabrikalara bürolara hapsedilen sıradan insanlara mı benzerlerdi? Onlar da sapkın katil ya da amaçsız ve tuhaf işler peşinde koşturup ömür tüketenlerden mi olurdu?
Ersan Üldes bu kitabında bir yandan aldırdıkları çocukları ve onlara ilişkin olası düşleri anlatırken öte yandan dünyaya gelebilmiş olma 'ayrıcalığını' yakalayanların garip ve hüzünlü yaşam öykülerine yer veriyor...