Kim demiş "Erkekler ağlamaz!" diye. Ağlar efendim. Hatta öyle bir ağlarlar ki alıp da küçük bir çocuk gibi dizinize yatırmak istersiniz. Ben bu gece beni dizlerine yatıracak olan kadının yokluğuna ağlıyorum.
Okuduğum kitaplar yazdığım satırlar hepsi birer yara bandıydı.
Bazı insanlar içinin acısını kelimelerden çıkarıyordu. Ben de o insanlardan biriydim. İçimdeki acıları parmak uçlarımda buluyor onları satırlara çalıyordum.
Ben Alaz Tandoğan. Babası tarafından terk edilen annesi tarafından öksüz bırakılan hayat mücadelesine küçük yaşta başlayan kül olmuş bir gencim. Koca bir şehri geçmişi de içine gömerek geride bıraktım. Kaybetmemeye çalıştığım güzel yanımı da cehennem kapılarının önünden toplarken içimdeki iblisleri zapt etmeye çalıştım.
Her şeyi yoluna koymaya çalıştığım ve bir meleğin kanatları altına sığındığım bir zaman oldu. Ama hayatım üzerine kumar oynanan masada kader bir kez daha açtı elini önüme. İşte o an elimdeki senaryolarda yazmayan sürpriz son her şeyin başlangıcı oldu.
Ve bir alaz sardı her yanı. İçinde yanan kim oldu dersiniz?