Beni reklamcılığa Jacques Prévert itti. İtiraf etmeliyim ki bende
zaten reklamcılık virüsü vardı. Bu virüsü Pierre Lazareff'ten
kapmıştım. Bundan daha iyi bulaşıcı bir virüs nasıl kapılır?
O zaman kötülüğe karşı mücadeleye başladım. İlk krizim
Pompidou'yu bir kapak resminde kullanmak oldu.
L'Express dergisinde Cumhurbaşkanını Mercury motorlu bir
teknenin dümeninde göstermiştim. Sonuç: Dergi toplatıldı.
Créteil'de reklamcı aranan bir binaya "Choux" (Lahana) adını
vererek ikinci bir kriz daha yaşadım. Kariyerimin en güzel başarısız
yapıtı oldu.
O andan itibaren her şey kötüye gitmeye başladı. Salvador
Dali'nin yaptığı işleri projede sunarak yılın sözleşmesini kazandım.
Ama Dali'yle hiç tanışmamıştım. Bu yüzden Üstat görüşmeye
kabul etmeden önce cezalandırmak için beni saçma sapan
başlangıç testlerinden geçirdi.
Hiçbir şey yolunda gitmiyorken bir de hayatımda büyük bir
gürültü koptu. Produits Libres'i (Özgür Ürünler) piyasaya
sürüyordum. Boynuma boyunduruk geçirmeye kalktılar. Kendimi
unutturmak için aynı zamanda hem Sosyalist Parti'nin (François
Mitterand) hem Cumhuriyetçi Parti'nin (Valéry Giscard d'Estaing)
hem de Cumhuriyet İçin Birlik Partisi'nin (Jacques Chirac) seçim
afişlerini yaptım. Bir ölü gibi ardımda kalan mallarım
yağmalanmaya çalışıldı. Kendime bakıyor ve ayakta kalmaya
çalışıyordum.
Amerikan bir iş ortağı bulmak için Atlas Okyanusu'nu aştım.
Ortaklık yapmayı planladığım kişi bana o kadar çok
Château-Margaux şarabı içirdi ki her şeyi kırmızı görüyordum ve
sonunda Amerika'ya savaş ilan ettim.
İşte benim durumum böyle. Sakın bana dokunmayın. Çünkü
ben bulaşıcıyım. Hatta bence deliyim. Reklam delisi.
Kitaplarıyla reklam dünyasının gurusu olarak kabul edilen ve
Fransa'nın en çok konuşulan figürlerinden biri olan Jacques
Séguéla bu baskıda elinizdeki kitap için özel olarak ön söz yazdı