Zaman insanoğlu için günlük yaşamı düzenleyen bir olgu olmanın ötesinde sorunsal bir kavram olarak insanlık tarihi boyunca tartışıla gelmiştir. Varoluşunun zamansallığını idrak etme yetisine sahip yegâne varlık olan insanın mukayyed olduğu zamanın sırrını çözme ve sonsuzluğu arama temrinleriyle zamanın varlığı ve mahiyetine dair düşünce tarihinde çeşitli teoriler geliştirilmiştir. Fakat son derece soyut ve muamma yapısı sebebiyle idrak edilmesi kolay olmayan zaman kavramının üstündeki esrarlı perde bir türlü kaldırılamamıştır. Felsefede tartışıla gelen ontolojik ve kozmolojik birçok problemin çözümünde önemli bir yeri olan zaman kavramı bu anlamda düşünürlerin fizik ve metafizik tasavvurlarını da şekillendiren bir kavramdır. Bu nedenle evrendeki hareket ve değişimin sayısı olarak tanımlanan zaman aslında varlığın bir modülasyonu olarak varoluşun dünü bugünü ve yarınını da izhar eden bir kavramdır. Diğer bir ifadeyle zaman varlığın mekânsal boyutları yanında dördüncü bir boyut olarak tebarüz ederek sürekli bir akış halinde olan varlığı önce ve sonra diye ayırırken geçmiş şimdi ve gelecek boyutlarıyla tarihsel bir bilincin de oluşmasını sağlamaktadır. Bu anlamda tarih bilimden ziyade bir bilinç konusu olarak ele alınmalıdır. Zira bilinç aklî bir eylem akıl ise kavramlar arasında ilişki kuran bir şeyi öbürüne bağlayan insanî bir yeti olduğuna göre salt geçmişten ibaret olmayan tarihin de şimdi ve gelecek boyutlarına bağlanması bir bilince dönüşmesiyle mümkündür. Bu vesileyle varlıkla olan yakın ilişkisi ve tarih bilincine temel teşkil etmesi bağlamında zamanı konu alan çalışmaların sınırlı olduğunu belirtmeliyim. Molla Sadrâ'nın zaman anlayışı ve tarih bilincini konu alan bu çalışmanın alandaki nadir çalışmalara mütevazı bir katkı sunmasını temenni ediyorum.