1975 yılı Mart ayının sonu ya da Nisan başları günlerden ne hatırlamıyorum. Sağlı sollu ağaçlarla kaplı bu yolda bilinçsizc ilerliyorum. Ağaçlar sert esmeye başlayan rüzgârla uğulduyorlar. Bütün gün görünmeyen gri bulutların arasında inzivaya çekilen güneş artık batmış olmalı. Karanlık gittikçe yoğunlaşıyor.
Yörenin soğuk ve nemli havası kalın giysilerimin arasından sızıp iliklerime kadar ulaşıyor. Gittikçe fazlalaşan yağmurdan ağırlaşmaya başlayan paltomun yakasını kaldırıp iki ucunu birleştiriyorum. Burnumu ısıtmaya çalışıyorum. Bu sefer de parmaklarım buz kesmeye başlayınca paltomun cebine yerleştiriyorum ellerimi. Zifir karanlık gökyüzünü yırtarak çıkan şimşeğin aydınlığında yolumu bulmaya çalışıyorum. Çamurlu toprak yol esen sert rüzgâr ilerlememi zorlaştırıyor. Ayaklarım titriyor. Dünden beri ağzıma sudan başka bir lokma bir şey girmediğinden mi yorgunluktan mı?